Ölümünden otuz altı yıl sonra bulunmuş, “kayıp” metin:
BEAT KUŞAĞI
Kahvaltı niyetine şarap, şiir ve hayal. ‘Beat’ ekseninde yaşam: Bodoslama, dibe vura vura, anında, şimdi ve burada. Yaşama coşkusu: olabildiğince naif ve bir o kadar heyecanlı ama bilgece, son sürat, doludizgin. Manyakça koşan atlar, bir bop melodisinin delibozuk tınıları, hızla giden bir arabanın ardında bıraktığı toz bulutu misali.
Bir döneme damgasını vuran ‘Beat’ler, Kerouac’ın kaleminde yaşamın ritmine karşı kendi ezgilerini patlatıyorlar şimdi de. Dostlardan oluşan bir ağ bu; sıradan, sıradanlığıyla olağanüstü bir günün sınırları içinde.
“Oyun dediğin budur işte: özel bir konusu yok, özel bir “anlamı” yok, insanlar nasılsa aynen öyle. Yazdığım her şeyi, dünyaya inmiş ve onu hüzünlü gözlerle izleyen bir Melek olduğumu hayal eder ve öyle yazarım.” – Jack Kerouac
Kerouac ve tayfası, oldukları gibi karşınızda.
KEROUAC’IN DOĞUMUNUN 90. YILINDA!

Beat Kuşağı için ne çok şey söylendi şimdiye kadar. Kerouac, Ginsberg ve Burroughs gibi ‘sağlam’ kurucuları olan kuşağa dair söylenecekler için en iyi kaynak, şüphesiz onların yazdıkları şiirler, romanlar olacaktır! Hele ki, Kerouac’ın yazdıkları çoğu zaman kuşak üyelerinin bir gününün, o günden bir anın detaylı aktarımı gibidir. Beat Kuşağı isimli oyun da tam böyle bir eser. Siren Yayınları, 2005 yılında evrak-ı metrukesi arasında bulunan bu kayıp metni, Kerouac’ın 90’ıncı doğum yılında yayımlayarak bu mühim kuşağı yeniden hatırlamamızı sağlıyor (şayet unutabilen varsa). Kitabı okuduğunuzda söyleyeceğiniz her şey Beat Kuşağı’nı anlatacak, benden söylemesi. Satrancı at yarışı oynar gibi oynayan, ganyan kuponunu ise bir satranç müsabakası gibi derinlemesine düşünerek dolduran insanların hikâyesi Beat Kuşağı. Sırf hava yastığının hissettirdiği coşkuyu yaşamak için duvara çarpan, ters yoldan son sürat ama dostlarıyla el ele koşan adamların öyküsü. İsimler gereksiz aslında. Ne yaptıkları, ne yiyip ne içtikleri de mühim değil. Beat Kuşağı’nın en keyifli tarafı ‘kankalık müessesesi’nin önemini bir kere daha hatırlatıyor olması çünkü. Şarap ve şiirle kahvaltı edip Hayyam’dan dizeler okuyan, at yarışı oynarken hayallere dalan ve dünyanın ne kadar güzel bir yer olduğunu bilen insanlara dair keyifli bir kitap!
Çağlayan Çevik
Bir Paragraf